1 min read

hicran dolu heybem..

Baktım ki kaç gecedir martılar hep ağlaşıyor, çığlıkları kulaklarımda yankılanıyor. Belli ki dertleşecek eşlik edecek bir yoldaş aranıyor. Dedim hayde, vakit bu vakittir! Hele bak nedir bunların derdi tasası, nedendir bunca acı feryatları.. Seherden evvel bir yol tuttum ağır adımlarla sahile doğru ilelebet yokuş aşağı..

Vardım da bir kedi gördüm, karalar bağlamış!.. İnan ki denize karşı yumulmuş, derin mi derin deryaya bakıyor. Öyle kedi deyip geçme! gözlerindeki hüznü görmedin.. Nezaketin ruhuna aykırı olmasın; müsaade isteyip oturdum yanına, bana mısın demedi. Görmemek elde değildi, o da dem vurmuştu aşk’ın tasasından.. Dedim belli, sende dertlisin! bir tek martılar değil..! 

Kulak verdim denize; vurun dalgalar dedim vurun, ben taş olayım da! siz beni ıslah edene kadar, gecelerdee seherlerde hep vurun..! Gün gelirde elbet yosun tutar, hicran dolu heybemi salarım.. Ve kaldırdım başımı göğe derin bir nefes ile.. Bir martı geçti üzerimden aydınlığın doğacağı ufku işaret ederek, güneşi bekliyorum şimdi öylece! Doğarda üstüme ısıtır belki üşüyen yüreğimi diye son derece manâsız bir ümitle..