kör düğümle bağladığımız umutlarımız..
gönlümde olduktan sonra
ne denli uzak olabilirsin ki bana!
Diye içerlenmişti. Koca dağların yamacında amansız seyreden minibüsün camından kilometreler deviren yolu izlerken. Ve ardından derin düşüncelere sevk eden bir soru döküldü dudaklarından;
“sahi, ben bu girdaba nasıl tutuldum..?”
Öyle ya o da hatırlayamıyordu. Hangi ara yakalanmıştı ki bu amansız sevdaya..!
Akşam karanlığı çökerken derin düşüncelere, gidilen yollar bitmek bilmiyor, santim santim kilometreler diziliyordu sanki ardına. Bir sonsuzluk girdabına çıkıyor gibiydi tüm düşler adeta. Lavanta vadilerini aydınlatan ay ışığı eşliğinde seyir halinde iken bir hikayeye şahit kılındı alem..
Çiçek tarlaları henüz uykuda güneşin doğuşunu bekler iken bir parıltı belirdi ufuklardan. Mavi kelebek olmalıydı bu! Papatyasını gözlüyordu yine her gece olduğu gibi, uzaktan uzağa.
-yıldızlar! dedi papatya, mavi kelebeğe seslenerek.
Görünüşe bakılırsa sobelenmişti bu defa. Minik kalbinin çarpıntısı henüz kozasından çıkmayan tırtılları dahi uyandırabilecek türdendi adeta, nasıl farkedilmesindi ki?
-yıldızlar..! bir başka bakıyorum artık onlara.
-“çocuklar gibi mi mesela?” diye sordu mavi kelebek.
-evet, sanırım öyle. çocuk olmayı unutmuştum zira.
Derin bir sessizliğin ardından yineledi sorularını..
-yıldızları bu denli güzel kılan nedir bilir misin?
Neden diye sormak icap ediyordu bu soruya ve merak eder gibi sordu papatya
-neden?
-çünkü onlara kör düğümle bağladığımız umutlarımız vardır.
-…
-“Ve biliyor musun? yıldızlar ışığını umutlarımızdan alırlar.” diye ekledi mavi kelebek.
Yeni bir şey keşfetmiş gibi şaşırmış halde!
-nasıl yani? diye sordu papatya.
-Onları güzide kılan ve her baktığımızda huzur vermesi diyorum! Oralarda yaşattığımız umutlarımızdır. Onlara yüklediğimiz umutlar kadar ışık saçar ve göz kırparlar bize taa evrenin karanlıklarından..